dikkat etmek

dikkat etmek
a) to pay attention (to), to pay heed to, to give heed (to) b) to be careful, to watch out, to beware (of) c) to notice, to note, to observe d) to take care of

İngilizce Sözlük Türkçe. 2010.

Игры ⚽ Поможем написать курсовую

Look at other dictionaries:

  • dikkat etmek — 1) duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak Biraz dikkat etsek görürüz ki insanların çoğu yarı deli, yarı iradelidir. A. Ş. Hisar 2) gözüne çarpmak veya ilgisini çekmek Dikkat ettiniz mi neler söyledi? 3) özen göstermek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dikkat — is., ti, Ar. diḳḳat 1) Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık Dikkatle bakınca güvertedeki insanların gidip gelişini kolaylıkla seçebiliyor. Y. K. Karaosmanoğlu 2) ünl. Dikkat ediniz! anlamında bir uyarı sözü 3) mec. İlgi, özen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boğazına dikkat etmek — yiyeceğine, içeceğine özen göstermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ikaz etmek — uyarmak, dikkat çekmek Yaşına başına yakıştıramadığım bazı hareketlerde bulunan babamı ikaz etmek lüzumunu duyduğundan mıdır, nedir? Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gürültü çıkarmak (veya etmek veya koparmak veya yapmak) — 1) düzensiz ve rahatsız edici sesler çıkarmak Karanlıkta bana çarpıp da gürültü yapmamaya dikkat ederek kapıyı açtım. H. C. Yalçın 2) kavga, karışıklık, tartışma çıkarmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • NED' — Dikkat etmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • nazarıitibara almak — dikkat etmek, dikkate almak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • İHTİMAM — Özenmek, fazla dikkat etmek. Gayret ve dikkat etmek …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ölçmek — i, er 1) En, boy, hacim, süre gibi nicelikleri kendi cinslerinden seçilmiş bir birimle karşılaştırıp kaç birim geldiklerini belirtmek Dükkânda arşınla kumaş ölçmekle ömür çürütemeyeceğimi söyledim. N. Cumalı 2) mec. Aşırı olmamasına dikkat etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çağlamak — vakti intihab etmek, mulahaza eylemek; nişan ve hedefe eyi dikkat etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boğaz — is. 1) Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir. Ö. Seyfettin 2) Şişe, güğüm vb. kaplarda ağza yakın dar bölüm Şişenin boğazı. Testinin boğazı. 3) İki dağ arasında dar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”